Benim maksûdum âlemde
Değildir lâkin illâ hû
Bu benim derdime dermân
Değildir lâkin illâ hû
Onun nakş-ı hayâlinden
Cihân bir zerre olmuştur
Nazar etsen o zerreden
Görünmez lâkin illâ hû
Hacı Bayram-ı Veli, 14. Ve 15. Yüzyıllarda Anadolu’da yetişti. Eserlerini Türkçe olarak yazarak Türkçe kullanımını Anadolu’da önemli şekilde etkiledi.
Sultan Murat Han verdiği ünlü bir fermanda, Hacı Bayram-ı Veli’nin talebelerinin, yalnız ilim ile meşgul olmaları için, onların vergi ve askerlikten muaf tutulduğu bildirmiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethedeceğini II. Mehmet’in babası II. Murat’a bildirdiği rivayet olunur.
Bir gün medreseye birisi gelerek; “İsmim Şüca-i Karamani’dir. Hocam Hamideddin-i Veli’nin selamı var. Sizi Kayseri’ye davet ediyor. Bu vazife ile huzurunuza geldim.” Dedi. O da, Hamidüddin ismini duyunca; “Baş üstüne, bu davete icabet lazımdır. Hemen gidelim.” Diyerek müderrisliği bıraktı. Birlikte Kayseri’ye yöneldiler ve Somuncu Baba diye bilinen Hamideddin-i Veli ile Kurban Bayramında buluştular. O zaman Hamideddin-i Veli; “İki bayramı birden kutluyoruz!” buyurdu ve ona Bayram lakabını verdi; talebeliğe kabul etti. Din ve fen ilimlerinde yüksek derecelere kavuşturdu.
Hacı Bayram-ı Veli, hocasının vefatından sonra Ankara’ya gelerek doğduğu köye yerleşti. Yeniden talebe yetiştirmekle meşgul oldu. Sohbetleriyle hasta kalplere şifa dağıttı. Talebelerini daha çok sanata ve ziraate sevk ederdi. Kendisi de geçimini ziraatle sağlardı. Açtığı ilim ve irfan ocağına, devrinin meşhur alimleri, hak âşıkları akın etti. Damadı Eşrefoğlu Rumi, Şeyh Akbıyık, Bıçakçı Ömer Sekini, Göynüklü Uzun Selahaddin, Edirne ve Bursa ziyaretlerinde talebeliğe kabul ettiği Yazıcızade Ahmed (Bican) ve Mehmed (Bican) kardeşler ile Fatih Sultan Mehmet Han’ın hocası Akşemseddin bunların en meşhurlarıdır.
Hacı Bayram-ı Veli, ömrünün sonuna kadar İslamiyet’i yaymak için çalıştı. 1430 (H. 833) tarihinde Ankara’da vefat etti. Türbesi kendi ismiyle anılan Hacı Bayram Camii’ne bitişik olup, ziyaret mahallidir. Vefatından sonra Bayramiyye yolunu talebelerinden Akşemsettin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirdiler.
Hacı Bayram-ı Veli, Yunus Emre tarzında şiirler söylemiştir. Şiirlerinde “Bayrami” mahlasını kullanmıştır.