Bağdat’la Yangın Hikâyesi
Bir gece halkın yanık bağrından çıkan ah ateşinin, Bağdat’ın yarısını küle çevirdiğini duydum. O anda adamın biri ellerini havaya kaldırıp Allah’a şöyle dua etmiş:
“Çok şükür, bu yangın dükkanıma zarar vermedi.” Yoldan geçen bir ulu kişi, adamın niyazını işitince onu uyarmak istemiş; “Ey bilgisiz adam, sen yalnız kendini mi düşünürsün! Koca şehrin yansı yanıp küle dönmüş, sense dükkânının kurtulduğuna seviniyorsun, öyle mi! İnsanların açlıktan karınlarına taş bağladığını gören birisi, taş yürekli değilse, ağzına bir lokma atamaz. Yoksulların açlıktan kan tükürdüğünü gören bir zengin, ağzındaki lokmayı ne yüzle çiğner! Hasta sahibi sağlıklıdır diye düşünme, çünkü hastasının derdiyle kıvranmaktadır, Merhametli yolcular konak yerlerine vardıklarında, geride kalan dostları gelmedikçe uyumazlar. Diken taşıyan kişinin eşeği çamura saplandığı zaman padişahların gönlü bundan muzdarip olur.”
Mutlu olmak isteyen irfan sahibi kimseye Sadi’nin şu sözü yetişir. Dinlersen sana da öğüt vereyim: “Diken ekersen, gül biçemezsin. “
İyilik-Kötülük
İyi işli kimseye, kötülük uğramaz; kötülük edenin yoluna, iyilik bulaşmaz. Kötülük düşünen baş, kötü yol tutar; akrep gibi deliğinde fazla durmaz. İçinde iyilik düşüncesi yoksa; ha sen, ha taş, farkın olmaz!
Güzel huylu dostum, kötüyü taşa benzetmekle hata yaptım. Çünkü taşın, demirin, tuncun bile faydası var. Böylesi kötülerin ölmesi iyidir, bırak gebersin. Her insan, hayvandan iyi ve değerli olamaz.
Kötü bir insandansa, vahşi hayvanla yaşamayı yeğlerim. Çünkü kötü insanlar, en vahşi hayvanlardan da alçak ve onursuzdurlar. Yalnızca yemeyi, içmeyi, uyumayı marifet zannedenler, hayvanlardan nasıl daha değerli olabilirler! Yol bilen yaya, yol bilmeyip kılavuzu olmayan atlıdan daha önce varır menziline.
İyilik tohumu eken, huzur ve saadet harmanına kavuşur. Ben ömrüm boyunca kötü bir adamın, güzel bir şekilde anıldığını işitmedim.
(Bostan ve Gülistan'dan)