Sevgi GÖL


Rusya ve Türkiye ilişkileri

Rusya ve Türkiye ilişkileri


Geçmişten günümüze Rusya ve Türkiye ilişkilerini tarihin tozlu raflarından incelemeyle başlayalım. Bu uzun ve karmaşık tarihi, dönemsel ayrımlar yaparak incelemek daha anlaşılır olacaktır.
I. Osmanlı İmparatorluğu Dönemi (15. Yüzyıl Sonu - 20. Yüzyıl Başı) Rekabet ve Çatışma Yüzyılları
Osmanlı İmparatorluğu ve Rus Çarlığı arasındaki ilk diplomatik temaslar 15. yüzyılın sonlarına doğru gerçekleşse de, iki büyük gücün komşu coğrafyalarda yayılma politikaları kaçınılmaz olarak bir rekabet ortamı yaratmıştır. Bu rekabet, yüzyıllar boyunca süregelen ve her iki imparatorluğun da kaderini derinden etkileyen bir dizi savaşa yol açmıştır.
İlk Temaslar ve Erken Dönem Rekabet (15. - 17. Yüzyıllar)
Kırım Hanlığı'nın Rolü Karadeniz'in kuzeyindeki önemli bir güç olan Kırım Hanlığı, Osmanlı İmparatorluğu'nun himayesi altındaydı. Rusya'nın güneye doğru genişleme çabaları, Kırım Hanlığı üzerinden Osmanlı çıkarlarıyla çatışmıştır.
İlk Savaşlar;16. yüzyıldan itibaren Osmanlı ve Rus kuvvetleri, Don ve Volga nehirleri havzasında ve Kafkasya'da ilk kez karşı karşıya gelmeye başlamıştır. Astrahan Seferi (1569), bu erken dönem çatışmalarından biridir.
Lehistan Üzerindeki Rekabet Lehistan (Polonya), Osmanlı ve Rusya'nın nüfuz alanlarının kesişim noktasında bulunuyordu. Bu bölgedeki hakimiyet mücadelesi, iki ülke arasındaki gerilimi artıran bir faktördü.
Büyük Güç Mücadelesi ve Rus-Türk Savaşları (18. - 19. Yüzyıllar)
18. ve 19. yüzyıllar, Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflamaya başladığı ve Rus İmparatorluğu'nun Avrupa siyasetinde giderek daha etkili bir aktör haline geldiği bir dönemdir. Bu dönemde iki ülke arasında bir dizi büyük savaş yaşanmıştır:
1768-1774 Rus-Türk Savaşı
Bu savaş, Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesiyle sonuçlanmış ve Osmanlı İmparatorluğu için önemli toprak kayıplarına yol açmıştır. Küçük Kaynarca Antlaşması ile Rusya, Karadeniz'de serbest ticaret hakkı elde etmiş ve Osmanlı tebaası Ortodoksların hamiliğini üstlenmiştir. Bu durum, Rusya'nın Osmanlı iç işlerine müdahale etme potansiyelini artırmıştır.
1787-1792 Rus-Türk Savaşı
Bu savaş da Osmanlı İmparatorluğu'nun yenilgisiyle sonuçlanmış ve Yaş Antlaşması ile Kırım'ın Rusya'ya ait olduğu kesinleşmiştir.
1806-1812 Rus-Türk Savaşı Napolyon Savaşları sırasında yaşanan bu savaş, Besarabya'nın Rusya'ya geçmesiyle sonuçlanmıştır.
1828-1829 Rus-Türk Savaşı
Yunanistan'ın bağımsızlık mücadelesi sırasında yaşanan bu savaş, Edirne Antlaşması ile sonuçlanmış ve Yunanistan'ın bağımsızlığı tanınmıştır. Ayrıca, Sırbistan ve Eflak-Boğdan'a özerklik verilmiştir.
Kırım Savaşı (1853-1856)
Bu savaş, Osmanlı İmparatorluğu'nun Rusya'ya karşı İngiltere ve Fransa'nın desteğini aldığı önemli bir dönüm noktasıdır. Savaşın temelinde, Rusya'nın Balkanlar üzerindeki nüfuzunu artırma ve Osmanlı İmparatorluğu'nun zayıflığından faydalanma çabaları yatmaktadır. Paris Antlaşması ile Karadeniz tarafsız bölge ilan edilmiş ve Rusya'nın bölgedeki askeri varlığı sınırlandırılmıştır.
1877-1878 Rus-Türk Savaşı (93 Harbi)
Bu savaş, Osmanlı İmparatorluğu için büyük bir felaket olmuş ve Balkanlar'da önemli toprak kayıplarına yol açmıştır. Ayastefanos Antlaşması (sonradan Berlin Antlaşması ile revize edilmiştir) ile Bulgaristan'da büyük bir Rus etkisi alanı yaratılmış, Sırbistan, Karadağ ve Romanya'nın bağımsızlığı tanınmıştır. Kars, Ardahan ve Batum da Rusya'ya bırakılmıştır.
Panislavizm ve Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Etkileri
Rusya'nın desteklediği Panislavizm ideolojisi, Balkanlardaki Ortodoks ve Slav kökenli halkları Osmanlı İmparatorluğu'na karşı kışkırtmış ve bağımsızlık hareketlerini desteklemiştir. Bu durum, Osmanlı İmparatorluğu'nun iç istikrarını bozmuş ve Rusya'nın bölgedeki nüfuzunu artırmasına zemin hazırlamıştır.
I. Dünya Savaşı ve Osmanlı İmparatorluğu'nun Sonu
I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun İttifak Devletleri yanında yer alması, Rusya ile olan düşmanlığı daha da derinleştirmiştir. Ancak, 1917 Bolşevik Devrimi ile Rus İmparatorluğu yıkılmış ve yeni kurulan Sovyet Rusya, savaşta yer alan diğer güçlerle farklı bir ilişki kurmaya başlamıştır.
II. Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluşu ve Sovyetler Birliği ile İlişkiler (1920'ler - 1991)
İttifaktan Soğuk Savaşa
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu ve Kurtuluş Savaşı dönemi, Sovyet Rusya ile beklenmedik bir yakınlaşmaya sahne olmuştur. Bu yakınlaşmanın temelinde, her iki ülkenin de Batı emperyalizmine karşı ortak bir duruş sergilemesi ve yeni bir düzen arayışı yatmaktadır.
Kurtuluş Savaşı Döneminde İşbirliği (1920-1923)
Ortak Düşman
İtilaf Devletleri'nin Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama planları ve Yunanistan'ın Anadolu'daki işgali, hem Türkiye hem de Sovyet Rusya için ortak bir tehdit oluşturmuştur.
Sovyet Desteği
Sovyet Rusya, Türkiye'ye siyasi ve askeri malzeme yardımı yaparak Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında önemli bir rol oynamıştır.
Moskova Antlaşması (1921)
Bu antlaşma, iki ülke arasındaki sınırları büyük ölçüde çizmiş ve karşılıklı olarak Misak-ı Milli ve Sovyet Rusya'nın yeni sınırlarını tanımıştır. Ayrıca, Kars ve Ardahan Türkiye'ye bırakılmıştır. Bu antlaşma, iki ülke arasındaki dostane ilişkilerin temelini oluşturmuştur.
Cumhuriyetin İlk Yıllarında İlişkiler (1923-1930'lar)
Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye ve Sovyetler Birliği arasındaki ilişkiler genel olarak iyi düzeyde devam etmiştir. İki ülke, karşılıklı saygı temelinde ilişkilerini sürdürmeye özen göstermiştir.
Soğuma ve Farklı Bloklarda Yer Alma (1940'lar - 1991)
II. Dünya Savaşı ve Sonrası
II. Dünya Savaşı'nın ardından Türkiye'nin Batı blokuyla yakınlaşması ve 1952'de NATO'ya katılması, Sovyetler Birliği ile ilişkilerde ciddi bir soğumaya yol açmıştır.
Soğuk Savaş Dönemi
Soğuk Savaş boyunca Türkiye, Batı'nın stratejik bir müttefiki olarak Sovyetler Birliği'ne karşı konumlanmıştır. İki ülke arasındaki ilişkiler, karşılıklı güvensizlik ve ideolojik ayrılıklar nedeniyle gergin bir atmosferde seyretmiştir. Sınır bölgelerinde zaman zaman askeri gerilimler yaşanmıştır.
Kıbrıs Sorunu: Sovyetler Birliği'nin Kıbrıs sorununda Türkiye'nin aleyhine bir tutum sergilemesi, ilişkilerdeki gerginliği artıran bir diğer faktör olmuştur.
III. Soğuk Savaş Sonrası Dönem (1991 - Günümüz)
İşbirliği ve Rekabet Dengesi
Sovyetler Birliği'nin dağılması, Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerde yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. İki ülke, ideolojik ayrılıkların ortadan kalkmasıyla birlikte ekonomik ve siyasi işbirliği potansiyelini keşfetmeye başlamıştır. Ancak, bölgesel konulardaki farklı çıkarlar ve jeopolitik rekabet, bu işbirliğinin zaman zaman gerilimlerle gölgelenmesine neden olmuştur.
İlişkilerin Normalleşmesi ve Ekonomik İşbirliği (1990'lar - 2010'lar)
Siyasi Diyalog
Soğuk Savaş sonrası dönemde iki ülke arasında üst düzey ziyaretler ve siyasi diyaloglar artmıştır. Karşılıklı güvenin tesis edilmesi için çaba gösterilmiştir.
Ekonomik Ortaklık
Özellikle enerji alanında önemli işbirlikleri geliştirilmiştir. Rusya, Türkiye'nin en önemli doğal gaz ve petrol tedarikçilerinden biri haline gelmiştir. Türk müteahhitlik firmaları, Rusya'da büyük projeler üstlenmiştir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi önemli ölçüde artmıştır.
Turizm
Rus turistler, Türkiye'nin önemli bir turizm kaynağı haline gelmiştir. Karşılıklı turizm faaliyetleri, halklar arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuştur.
Kültürel Alışveriş
Kültür, sanat ve eğitim alanlarında da işbirliği ve değişim programları hayata geçirilmiştir.
Bölgesel Konulardaki Görüş Ayrılıkları ve Gerilimler
Ekonomik işbirliğine rağmen, iki ülkenin dış politikalarında özellikle aşağıdaki konularda önemli görüş ayrılıkları yaşanmıştır:
Balkanlar: Soğuk Savaş sonrası Balkanlardaki gelişmelerde Türkiye ve Rusya farklı pozisyonlar almışlardır.
Güney Kafkasya: Dağlık Karabağ sorunu ve bölgedeki jeopolitik rekabet, iki ülkenin farklı çıkarlarını ortaya koymuştur.
Suriye: Suriye iç savaşı, Türkiye ve Rusya'yı karşı karşıya getirmiştir. Türkiye, Suriyeli muhalefeti desteklerken, Rusya Esad rejiminin en önemli destekçisi olmuştur. İdlib ve diğer bölgelerdeki çatışmalar, iki ülke arasında ciddi gerilimlere neden olmuştur. Ancak, Astana ve Soçi süreçleri gibi diyalog mekanizmalarıyla bu gerilimler yönetilmeye çalışılmıştır.
Kırım: Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhakı, Türkiye tarafından tanınmamıştır. Türkiye, Ukrayna'nın toprak bütünlüğünü desteklemektedir.
Libya: Libya'daki iç savaşta da Türkiye ve Rusya farklı tarafları desteklemiştir.
Uçak Krizi ve Sonrası (2015-2016)
2015 yılında Türk hava sahasını ihlal eden bir Rus savaş uçağının düşürülmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerde ciddi bir krize yol açmıştır. Türkiye, hava sahasını koruma hakkını savunurken, Rusya bu olayı "dostça olmayan bir eylem" olarak nitelendirmiştir. Krizin ardından Rusya, Türkiye'ye yönelik ekonomik yaptırımlar uygulamış ve turizm akışı durmuştur. Ancak, kısa bir süre sonra diplomatik çabalarla ilişkiler yeniden normalleşmeye başlamıştır.
Günümüzdeki İlişkiler 
Karmaşık Bir Denge
Günümüzde Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkiler, karmaşık bir denge üzerine kuruludur. Bir yandan enerji, ticaret ve turizm gibi alanlarda önemli işbirlikleri devam ederken, diğer yandan Suriye, Libya ve Ukrayna gibi bölgesel konularda derin görüş ayrılıkları ve rekabet söz konusudur.
Enerji İşbirliği
TürkAkım doğal gaz boru hattı ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali gibi büyük enerji projeleri, iki ülke arasındaki ekonomik bağları güçlendirmektedir.
Savunma Sanayii
Türkiye'nin Rusya'dan S-400 hava savunma sistemleri satın alması, NATO müttefikleriyle gerilimlere yol açsa da, iki ülke arasındaki savunma sanayii işbirliğinin bir göstergesi olmuştur.
Liderlerin Rolü
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başkan Putin arasındaki kişisel ilişki ve düzenli görüşmeler, krizlerin yönetilmesinde ve işbirliği alanlarının belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. İki liderin pragmatik yaklaşımları, zaman zaman farklı çıkarların uzlaştırılmasına olanak sağlamaktadır.
Ukrayna Savaşı'ndaki Dengeleyici Rol
Rusya'nın 2022'de Ukrayna'yı işgali sonrasında Türkiye, Batı'nın Rusya'ya yönelik yaptırımlarına katılmamış ve hem Rusya hem de Ukrayna ile diyalog kanallarını açık tutarak arabuluculuk rolü üstlenmeye çalışmıştır. Tahıl koridoru anlaşmasının sağlanmasında Türkiye'nin önemli bir rolü olmuştur.
Gelecek Perspektifleri
Türkiye ve Rusya arasındaki ilişkilerin geleceği, hem bölgesel hem de küresel gelişmelerden önemli ölçüde etkilenecektir.
Ekonomik Bağlılık Sürecek. Karşılıklı ekonomik çıkarların devam etmesi beklenmektedir. Özellikle enerji alanındaki projeler, bu bağlılığı pekiştirecektir.
Bölgesel Rekabet Devam Edebilir. Suriye, Libya, Güney Kafkasya ve Karadeniz gibi bölgelerdeki farklı çıkarlar ve jeopolitik rekabet, zaman zaman gerilimlere yol açmaya devam edebilir.
Batı ile İlişkilerin Etkisi
Türkiye'nin NATO üyeliği ve Batı ile olan ilişkilerinin seyri, Rusya ile olan ilişkilerini de şekillendirecek önemli bir faktördür. Türkiye'nin Batı ile yaşadığı gerilimler, Rusya ile ilişkilerini daha da karmaşık hale getirebilir.
Denge Politikası Arayışı Türkiye'nin, hem Rusya hem de Batı ile dengeli bir ilişki sürdürme çabası, dış politikasının temel özelliklerinden biri olmaya devam edecektir. Bu dengeyi kurmak, bölgesel ve küresel dinamiklere bağlı olarak zorlu bir süreç olabilir.
Sonuç olarak,geçmişten günümüze Rusya ve Türkiye ilişkileri, yüzyıllar süren rekabet ve çatışmanın ardından, Soğuk Savaş sonrası dönemde karmaşık bir işbirliği ve rekabet dengesine evrilmiştir. İki ülke arasındaki ilişkiler, ekonomik çıkarlar, bölgesel jeopolitik kaygılar ve liderlerin kişisel etkileşimleri gibi çeşitli faktörlerin etkisi altında şekillenmeye devam edecektir. Bu derin ve çok katmanlı tarihi anlamak, günümüzdeki ilişkileri ve gelecekteki potansiyelleri değerlendirmek açısından kritik öneme sahiptir.