Nuri TOPARLAK


DERVİŞ OSMAN (HASANİ) EFENDİ HAZRETLERİ

İslamın kalesi Kale-i Ahsen olan güzel beldemiz nice şahsiyetlerin yurdu mekanı otağı olmuştur.


İslamın kalesi Kale-i Ahsen olan güzel beldemiz nice şahsiyetlerin yurdu mekanı otağı olmuştur. İlim menbağının gözesinde halim bir şahsiyet olan  Derviş Osman Hasan-i Hazretleri  4 Ağustos 1670 tarihinde Hasankale (Pasinler) de dünyaya gelmiştir. Babası Dursun Muhammed oğlu Molla Bekir efendidir. Molla Bekir Efendi Hazretleri Hasankale’de misafir perver, fukarayı gözeten ilim ehli bir şahsiyettir.  Ailesi vaktiyle Sivas’tan gök edip Hasankale’ye gelip yerleşmişlerdir. Hasankale ilçesinde bulunan Sivas mahallesi Derviş Osman Efendinin dedesi Dursun Muhammed Efendi Hazretleri tarafından kurulduğu söylenmektedir. Molla Bekir efendinin Molla Muhammet,Derviş Osman Hasan-i, Ali Çelebi ve Mahmut emmi adlarında dört oğul evladı olmuştur.Bunlardan biride Derviş Osman Efendidir.

            Derviş Osman Hasan-i hazretleri Karaşeyhoğlu İbrahim efendi hazretlerinden sarf,nahiv,fıkıh, hâdis,tefsir ve ilm-i akait derleri alır. Yaklaşık yirmidört yaşlarında 1694 yılında evvelce Oğuz Türklerinin Pasinler’e ilk yerleşen Hasankale’nin Kındığı(Altınbaşak) köyünden  Şeyhoğlu merhum Dede Mahmut Hazretlerinin kızı Hanife hatun ile evlenir. Babası Molla Bekir efendi 1697 senesinde Azak seferine gider, vadesi yetip Kefe’de vefat eder, Ulucaminin bahçesine defnedilir. Babasının vefatından sonra 1698 yılında  ruhi bir rahatsızlık müsellet olur. Öyle zaman hasıl olur ki geceleri rüyasında seyahat edip bir mürşid-i kâmil bulmak ister. Hasankale’den ayrılmaya karar verir. Hastalığı onu perişan eder. Bir Cuma günü 18 Mayıs 1703 tarihinde oğlu İbrahim Hakkı Hazretleri dünyaya gelir.

                        Hicretin tarihi bin yüz on beş oldu bahar,

                        Kale-i Ahsen’de İbrahim Hakkı doğdu zar.

            İbrahim Hakkı Hazretlerinin doğumu Derviş Osman efendiyi çok sevindirmiştir. İbrahim Hakkı Hazretleri  iki buçuk yaşına girmeden Şeyhi İbrahim efendi ile istişare eder,  Erzurum’a göç etmesine müsaade eder, 1705 senesi Ekim ayında kardeşlerinden hiç bir şey almadan Erzurum’a göçer. Bir manav dükkanı tutar, bir zaman sonra kardeşlerine Erzurum’a gelir. Kardeşleri ile beraber dükkanı işletirler. Fakat rahatsızlığı onu çok perişan eder. Dükkanda pek de duramaz. Muradı sürekli okumaktır.

Şeyhi İbrahim efendi hazretlerinin tavsiyesi üzerine Habip efendiden ders almasını ister. Bir gün rüyasıda Habip efendiyi görür. Habip efendi beyaz bir ihramın altında oturur, Derviş Osman efendiyide ihramın altına çekip üzerini örtüp elini boynuna atarak “Mecmâ-ül Bahreyn” okudur vaziyette görür. Daha sonra Gülahmet’te bir camide ramazan boyu imamlık yapar. Derviş Osman efendi’ye öyle bir hastalık müsellet olmuş ki toplulukta bulunamaz, kimselerle sohbet edemez durumdadır. Bu hal ile ramazanı zor çıkarır. Camideki görevi bırakır. Zaman zaman Habip efendinin derslerine katılır, “Mülteka ve Tarikat” okumaya başlar. Mürşit arayışı devam eder.O sırada Lalapaşa camiinde Özbekli Zekeriyya efendi vaiz olarak gelmiş,Zekariyya efendinin gelişi öğrenen Derviş Osman efendi hemen yanına varır, kendisine ders vermesini ister.Zekariyya efendi onun güzel yüzle karşılar, iltifatta bulunur. Bir gün müsaade ister ve ertesi gün Derviş Osman efendiye “evladım seni altı senedir bekleyen benim sultanım yanına çağırır, iki seneye kalmaz hocamla bir araya gelirsin, günü geldiğinde inşallah ondan dersini alacaksın” der. Derviş Osman efendi sabırsızlıkla gün saymaya başlar ve Zekeriyya efndinin yanından ayrılarak eve döner.

            Bir ara Gümrükçü Deriş efendi bir imam aramaktadır. Yeğen Ahmedağa camisi imamı Ali efendiyi devreye sokarak Gümrük camine imam olmasını ister. Birkaç kez israr da bulunur. Camide hem çocuk okutmasını hemde imamlık yapmasını ister, bir oda döşetip hizmet için bir kişiyide görevlendiririz birde yüz kuruş ödeyelim derlerse de rahatsızlığı nedeni ile kabul etmez. Yeğen Ahmedağa camii imamı Ali efendinin israrlara dayanamayıp kısa bir süreliğine Gümrük camiinde görev yapar.

Bir süre sonra Yukarı Habip efendi mahallesinde bir ev alır. Bu mahallede Habip efendi tarafından yapımına başlanan  Habip efendi camisine imam olur. Rahatsızlığı hiç dinmez, aklından sıcak bir memleket bulayımda oraya nakledeyim der. Erzurum’da beş yıl kadar kalır. 1709 yılında eşi Hanife hatunun vefat etmesi onu iyiden iyiye rahatsız eder. 1710 yılında arkadaşı Eyüp efendi ile Bitlis’e doğru yola çıkarlar. Oğlu İbrahim Hakkı hazretlerini kardeşi Ali Çelebiye bırakır gider. Maksatları hicaza gitmektir. Bitlis üzerinden Siirt’e bağlı Tillo kariyesinde Şeyh İsmail adında bir zat olduğunu öğrenir, onu ziyaret ettikten sonra hicaza gideriz derler ve tillo’ya varırlar. İsmail Fakirullah Hazretlerini gördükten sonra burada kalmaya karar verir. İsmail Fakirullah Hazretlerini gördükten sonra onda bir huzr bulduğunu bütün ağrı ve acılarına ilaç olduğunu ifade eder. Bir müddet kaldıktan sonra kardeşi ile mektuplaşır. Oğlu İbrahim Hakkı Hazretlerini özlemiştir. Kardeşi Ali Çelebi İbrahim Hakkı Hazretlerini babasının yanına getirir.  Ali Çelebi İbrahim Hakkı’yı babasına teslim ettikten sonra Erzurum’a geri döner.

Derviş Osman Efendiye Şeyhi evinin karşısında küçük bir hücre yaptırır, baba oğul bu hücrede kalırlar.  Derviş Osman efendi Şeyhi ve oğlunun da yanına gelmesi ona huzur buldurur. İbrahim Hakkı Hazretleri bu hücrede eğitimine babasından başlayarak daha sonraları İsmail Fakirullah hazretlerine devam eder. Büyük bilgin İbrahim Hakkı Hazretleri bu hücerede ilminin temelleri atmıştır.

Derviş Osman Hasan-i hazretleri 1720 senesi rahatsızlanır, bir müddet hasta hal ile kalır. İbrahim Hakkı Hazretleri onyedi yaşlarında kendini yetiştirmiş olgun ve ilim ehli bir gençtir. Hem derslere katılır, hemde babasının hizmetinde olur. Derviş Osman Hasan-i efendi Hazretleri yaklaşık elli iki yaşlarında 24 Mayıs 1720 senesi Cuma gecesi sabaha yakın Tillo’da düntadan ahrete intikal etmiştir. 1909 yılında torunlarından Haci Halim efendi Hazretleri Tillo’ya gidişinde kabrinin taşlarını yazdırıp yaptırmıştır. Mekanı Cennet olsun.