Alpaslan CENGİZ


ODADAKİ BALİNA TESPİT EDİLDİ

ENFLASYON ENFLASYON ENFLASYON ENFLASYON


Maalesef yine ana tema yüksek enflasyon! Ama bu defa odadaki balina  tespit edilmiş durumda… 

Yüksek enflasyon 90’lı yılların ardından, ülkemizde özellikle son birkaç yıldır yine yeniden yaşanan en kritik sorun olarak karşımızda. Doğrudan bu konuda ya da bu konuyu içerecek şekilde çok şey yazıldı çizildi. Hatta kendi köşe yazılarımı taradığımda her beş yazımın ikisinde -doğrudan ya da dolaylı olarak- yeniden kronik hale gelmiş olan bu soruna değindiğimi gördüm.

Bir hatırlatma yapmak istersem; 9 Ocak 2023 tarihli “Hangisi daha korkunç?” başlıklı yazımın giriş paragrafını, enflasyonun canavar olarak betimlenmesinden hareketle Van Gölü Canavarı metaforunu da hatırlatmak suretiyle “Soyut olan ama somutta hayatlarımıza ciddi etkisi olan canavarı unutturmak için uydurulan bir canavardı aslında Van Gölü Canavarı…” diyerek bitiriyorum. Bu yazımın başlığındaki gibi aslında odaya zaman zaman balina girmiş. Fakat bu balina tanımlamak bile çoğu zaman sorunlu olmuş.

Gelelim bugüne… Maalesef yine ana tema yüksek enflasyon! Ama bu defa odadaki balina tespit edilmiş durumda…

Peki, Erkan neden koca bir tebrik alıyor? Çünkü; Sayın Erkan bu yıl sonu ya da önümüzdeki yıl sonu enflasyon hedefini yüzde 5 olarak vermiyor. Aksine, 2023 yıl sonu için yüzde 58, 2024 için yüzde 33 hatta 2025 için bile yüzde 15 telaffuz ediyor. Açıklamadan duyulan memnuniyetin tanımı belli, objektif yaklaşım yani filin varlığını kabul etme!

Ardından TÜİK’in açıkladığı temmuz ayı enflasyonunun diğer kurumlarla örtüşmeye başladığına şahit oluyoruz ki; bu da bize gerçekliğe dönüş olduğunu gösteriyor. Ardından TCMB’nin fiyat gelişmeleri raporundan bir açıklama manşet oluyor. Bu manşet ise, balina  neden odaya girdiğinden ziyade ebatının nasıl genişlediğine ışık tutuyor.

Raporda, ‘Tüketici enflasyonu Temmuz ayında yüzde 9,49 oranındaki yükselişle tarihsel temmuz ayı eğilimine kıyasla yüksek bir artış kaydedildiği, yıllık enflasyonun 9,62 puan artarak yüzde 47,83 seviyesinde gerçekleştiği ifade ediliyor. Yine devamında "Bu gelişmede, vergi ile yönetilen-yönlendirilen kalemlerdeki fiyat artışları yanında, Türk Lirasındaki değer kaybı ve ücret artışları etkili olmuştur" deniliyor. Gelin, ifade edilen nedenlerin üzerinden geçelim!

- Türk lirasındaki değer kaybı: Son üç aydaki dolar kuru artışı yüzde 38’in üzerinde. TCMB kurdaki her yüzde 10’luk artışın tüketici enflasyonuna 2,5 puan katkı sağladığını hesaplamıştı.

 

Bu hesaba göre sene başından beri dolar kurunda görülen artışın şimdiden 2023 yılı tüketici enflasyonuna katkısı yüzde 10,5 seviyesinde. Diğer taraftan döviz kazancı olan ihracatçı ve turizmcilerin geçtiğimiz yıl liralaşma tedbirleriyle baskılanan kurdan şikayet ettiklerini hepimiz dinledik. Ancak yakın bir zamanda, bir TV programında izlediğim ihracatçı temsilcisinin şu an içinde bulunulan durumdan çok da memnun gözükmediğini hatta yüksek enflasyondan şikayet ettiğini izlerken, onlarca defa rekabetçi kurun sarmal oluşturduğunu ve yapısal dönüşüm olmadan çare olmadığını kaleme aldığım yazılarım geldi aklıma geldi…

- Ücret artışları: İşte bu konu çok hassas… Ve hem içeride hem de dışarıda çokça tartışılıyor… Son dönemlerde özellikle İngiltere'den başlamak üzere bir “greedflation” terimi görüyoruz ki; bu da kurumsal firmaların fiyat artışları ile körükledikleri, açgözlü yüksek karlılıklar olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, ücret artışından ziyade bu haksız kârların gözden geçirilmesini savunanlar çoğalıyor. Üstelik o ülkelerde sendikalaşma da çok yoğun.

Buna rağmen grevlerin zaman zaman halk ayaklanmalarına dönüştüğünü de izler olduk. Türkiye’deki emek yoğun, verimliliği düşük -özellikle de mikro ölçekteki- firmaların yaygınlığını düşündüğümde ise iç içe geçmiş ve sarmal haline gelmiş konular dikkatimi çekiyor. Hadi empati yapın, iki tarafa eşit mesafede yaklaşın ve konuyu böyle ele alın! Kimi haklı buluyorsunuz?

- Vergi ile yönetilen-yönlendirilen kalemlerdeki fiyat artışları: Bu artışlar sıkı bir maliye politikası yoluyla bozulan bütçe dengesini iyileştirmek adına atıldı. Etkisinin normal şartlar altında daha çok daraltıcı olması bekleniyordu. Ancak bu denli enflasyonist olmasının Türk vergi sisteminin yapısıyla doğrudan alakalı olduğunu söyleyebilirim. Ağırlıklı vergi tahsilatının KDV başta olmak üzere özel tüketim vergisi gibi dolaylı vergilerle yapılıyor olması fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı yaratarak, enflasyonist bir sarmal oluşturuyor.

Dolayısıyla, enflasyona neden olan bu gelişmelerden her üçünün de bir mantığı kendince bir gerekçesi var… Ve sonucunda da; hayat pahalılığı karşısında emekçiyi ezmemek için yapılan ücret artışları, yüksek cari açık ve yüksek enflasyona sahip bir ülke olarak kurun normal seyrine bırakılması ve dahi depremden büyük hasar almış bütçenin vergilerle toparlanmaya çalışılması… Ancak eksik bir şeyler var… Sizce de öyle değil mi?