Son yıllarda dinle yatıp dinle kalkıyoruz. Dini söylemlerle muhataplarımıza ders veriyor, dindarlığımızla muhataplarımızı susturuyoruz. O halde böyle önemli kavram nedir bir ona bakalım:
İnsanlık tarihi dinler tarihidir. Hazreti Âdemden günümüze kadar tarihin her safhasında dinler olduğu gibi en kanlı savaşlarının çıkmasında da din adına hareket edenler vardır.
Din güzel ahlaktır. Huzuru, güveni, gelişmeyi ve ilmi teşvik eden, yaşanan sıkıntılara çözüm öneren olmasına karşılık aslında dinin çoğu zaman anlaşılmaması işin özünü oluşturmaktadır..
Din; ahlaksızlığa, namussuzluğa, insan onurunu kıran tüm çirkin gelişmelere karşıdır. İnsan şahsiyetine aykırı, onurunu kıran her şeye karşı olmasına karşılık en büyük ahlaksızlıklar din mefhumu kullanılarak yapılmıştır.
Din insanları hayra, güzele sevk eder, insan ise buna ulaştıracak bir kanuna vicdan hürriyeti ile tabi ve teslim olur.
Din; Allah'ı bilmek, onu tevhid etmek, temiz ruh ve vicdan ile ona ibadet etmek , bütün insanları ve onların hukuklarını tanımaktır.
Din doğru itikat, riyasız ibadet, yüksek ahlak demektir.
Din güzel ve iyiyi öğütler, çirkin ve kötüden uzak durmayı ister.
Din utanmadır, edeptir, saygıdır, sevgidir.
Din; felsefeye, hikmete, akla ve kâmil ahlâka dayanır. Din bütün devletlerin, milletlerin birlik ve beraberlik merkezidir.
Din; faziletli olmak, Allah'ı tanımak, bilmek ve ona kulluk etmektir.
Din; yalnız dünya, yalnız menfaat, yalnız aldatmak, para kazanmak asla değildir.
Din; hakiki medeniyetin kanunu, insanı ulviyete, muhabbete, saadete götüren her hamlesi kişiyi ve toplumu iyiye, güzele, hakka ve adalete götürendir.
Dinin birinci mertebesi her şeyden önce hayat, ilim, kudret, irade, kelam, tekvin, ezeli ve ebedi sıfatlarla tanımlanmış bir yaratıcının var olduğuna iman etmektir.
Din; Allah'ın, dinsizlik ise şeytanın yoludur. Son yıllarda özellikle kendini âlim, ulema ilan edip din adına fetva verenler, helali haram, haramı helal edenler, ahreti, kabir’i görmediği, bilmediği halde bunlarla ilgili ulu orta konuşanlar uydurulmuş dini anlatanlar şeytanın yolunu tutanlardır.
Ne zamanki insanlar, toplumlar ve devletler dinin bu özünden uzaklaşırsa ikinci dünya savaşında olduğu gibi 59 milyon insanın ölümüne, şehirlerin yok olmasına, maddi medeniyetlerin yıkılıp talan edilmesine sebep olmaktadır.
Körfez savaşı, Suriye olayı, İsrail’in Gazze'de uyguladığı soykırım bunun en önemeli göstergesidir.