Orhan DURMUŞ


DUA


 

Ne kadar güzel bir nimettir dua?

 

Dua istemektir?

 

Teslimiyettir?.

 

?Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.?Mevlâna. Ne de güzel özetlemiş değil mi? istemek üzerine kurulmamış mı dünya! Biraz düşünmenizi istiyorum. Dünyana geldiğimizden beri istiyoruz, doymuyoruz. Hep bir fazlası ve bize istemeyi bahşeden Yüce Rabbimize ne kadar şükrediyoruz peki? dua şükürdür, farkında olmaktır, aciz olduğumuzun göstergesidir. Aciz olmak derken hakaret olarak algılamayın lütfen Aciz olmak Allah´a ihtiyaç duymaktır, onu hatırlamaktır. Bu anlamıyla güzel bir terapidir. Dua etmeyi biliyor muyuz peki; ben bilmiyorum. Bildiğim ve her geçen gün başka şeyler fark ediyorum. Düşünsenize her şeyi yaratan bir varlık sizden istemenizi, sizi sevdiğini ifade ediyor ama siz isteyemiyorsunuz. İşte bu duyguyu yaşıyorum çoğu zaman?

 

Dünyada milyarlarca sır yüklü yeryüzünde yaşayan milyarlarca insan dünyada gizli binlerce sır? bir sır var bunu hepimizi az ya da çok farkındayız. Çözmeye çalışıyoruz bulmaya çalışıyoruz. Bence asıl sır işte onu bulmaya çalışmakta gizli, hele bir aramaya başla bak neler göreceksin?

 

Dedim ya işte dua etmeyi bilmiyorum diye; ne zaman dua etmek istesem istemeyi bilmediğimi, ne istemem gerektiğini bilmeden çoğu zaman uzun süre ellerim açık beklerim. Bilenler yüzü suyu hürmetine bende isterim ama bilmem ne istediğimi, Amin demekle yetinirim sadece? Amin Amin Amin, içinde gizli düşünürüm bütün isteklerim. Seher vaktinde ötmeye başlayan kuşlar daha gün ışımaya başlayınca yuvadan uçmakla dua etmezler mi? rızkı için ceht etmek değil mi? işte birinci sır? istemek için mücadele etmek gerek. Sen doğru ipe sarıldıysan korma! kanat çırp alemi cihana isteklerin birbiri ardına gelecektir.

 

Ben cemaatle namaz kılmayı dedemden öğrendim. Dedem namaza başlamadan elbisesi üstüne uzun paltosunu giyinirdi. Sonra beni sağ yanına yerleştirirdi. Farza başlamadan gamet getirir ellerini önünde kavuştururdu. Allah ondan razı olsun çoğu düsturu ondan öğrendim. İzleyerek öğrendim. Allahuekber diyerek secdeye varınca kulakları ağır işittiğinden sesli olarak ?Sübhane rabbiye´l-a´lâ? der bende onu tekrar ederdim. Derken; çoğu duayı daha hocaya gitmeden dedemin sesli okumasından öğrendim. Namaz bitince eller semaya açılır dua etmeye gelirdi ben ne söylemem gerektiğini bilmez öğlece kalırdım bazen isteyecek olurdum. Dedemin sözüm ona ?sessiz? dua etmesi ki; onu dinlemekten kendim isteyemezdim. Onun söylediklerine amin der dururdum. O güzel dualarının arasında bir söz kazını verdi kulaklarıma ?ben bilmem iyisini, sen bilirsin iyisini, ver hakkımdan hayırlısını Allahım!? o kadar mütevazi teslimiyet dolu bir duaydı ki hala sıkıştığımda onu söyler dururum. Çünkü ben neyin benim için hayırlı olduğunu dahi bilmem? her şeyi bilen sensin Allah´ım hayırlısını nasip et?

 

Sonra konu istemek olunca nefsi olarak hem maddi şeyler istiyormuşum gibi geldiğinden bir türlü isteyemedim? baktım ki madde arttıkça mana azalıyor. İsteyemiyorum? ve son olarak diyorum ki ; ?ben bilmem iyisini, sen bilirsin iyisini, ver hakkımdan hayırlısını Allahım!?