Orhan DURMUŞ


HAT SANATI


Alimlerin güzel bir sözü ile başlayalım; Kur´an Mekke´de indi, Mısır´da okundu, İstanbul´da yazıldı.

 

Hat sanatı denilince akla Arap alfabesinin çerçevesinde güzel yazı sanatı akla gelir. Bu sanat Kur´an harflerinin 6 ile 10. Yüzyıllar arasında geçirdiği uzunca bir gelişme döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Kuran-ı Kerimin bir araya toparlama çalışmaları ve İslam dininin bilime verdiği önem etkisi ile   çok sayıda katip yetişmesine ve yazı da doğal olarak büyük aşamalardan geçerek sanat kolu haline gelmiştir. Kuran-ı Kerimin kitap haline getirilmesi sürecinde yazı ile birlikte İslami sanatların gelişmesine sebep olmuştur. Kuran-ı Kerimin Müslümanlar için önemli olması tabi ki kitap haline getirilirken en güzel şekilde ilgilenilmesi özen gösterilmesi de bu sanatların gelişmesinde önemli faktörlerden biri olmuştur. Cilt sanatı dahi bu aşamalarda gelişen sanatlarımız arasında yer almaktadır.  Kuran-ı Kerimin güzel yazılması aşamasında ilk biçimi olan ve adına Kufe kentinden olan köşeli karakterli kufi yazısının yerini 9. Yüzyıldan sonra aklam-ı sitte (altı çeşit yazı) almaya başladı. Hat sanatı, tarihi seyir içerisinde yer yer ve kol kol gelişmiş, mükemmelleşmiş ve güzel sanatlar arasında seçkin yerini fiilen almıştır. Bunun farkına varamayanlar, garp tarihçilerinin adetlerine uyarak hat sanatına ?mimari süsleme? deyip geçmişlerdir. Oysa ki Mushaflar, cüzler, hilyeler, fermanlar, meşkler, karalamalar gibi değişik konular da verilmiş nice eserler vardır ki mimari süsleme ile hiçbir alakası yoktur. Hat sanatı; Cismani aletlerle ortaya çıkan ruhani bir hendesedir.  Şeklinde ifade edilmiştir.

 

Gelişmelerle beraber hat yazısı bir kavmin yazısı olmaktan çıkmış ümmet yazısı haline gelmiştir. Bu bakımdan ?Arap harfleri? yerine artık ?islam harfleri? yakut ?kur´an harfleri? ifadesini kullanmak daha yerinde olacaktır. kuran ve hadislerin doğru tespiti için yapılan çalışmalar hat ilmini, o kutsal ibareleri güzel yazma gayreti ise hat sanatını meydana getirmiştir. Sadece okuma yazma vasıtasıyla olan bir takım basit şekillerden böylesine güçlü bir estetik ortaya çıkıvermesi islam´ın bir mucizesidir.

 

Türkler, hat sanatıyla Anadolu´ya geldikten sonra ilgilenmeye başlamışlar ve bu alanda en parlak dönemlerini Osmanlılar zamanında yaşamışlardır. Yakut ? ı Mustasımi´nin Anadolu´daki etkisi 13. Yüzyıl ortalarından başlayıp 15. Yüzyıl ortalarına kadar sürdü. Bu yüzyılda yetişen Şeyh Hamdullah (1429-1520) Yakut ? ı Mustasımi´nin koyduğu kurallara bazı değişiklikler yaparak yazıya daha sıcak, daha yumuşak bir görünüm kazandırmıştır.  Türk hat sanatının kurucusu sayılan Şeyh Hamdullah´ın üslup ve anlayışı 17. Yüzyıla kadar sürmüş daha sonraları, Hafız Osman, Rakım Efendi, Şevki ve Sami Efendi gibi dahi sanatkarların hizmetiyle varabileceği en doruk noktasına yücelmiştir. Türkler, altı tür yazı dışında, İranlıların bulduğu ta´lik yazıda yeni bir üslup ortaya koydular. Önceleri İran etkisinde olan ta´lik yazı 18. Yüzyılda Mehmed Esar Yesari ile oğlu Yesarizade Mustafa İzzet´in elinde yepyeni bir görünüm kazandı.

 

Hat sanatı ile uğraşan kişiye ?hattat? adı verilir. Hattatlar yüzyıllar boyu usta-çırak ilişkisi içinde yetişmişlerdir. Hat sanatını öğrenmeye heveslenen kişi bir hattattan ders almalıdır. Ortalama üç beş yıl kadar süren bu eğitimin sonunda hatta adayı iki ya da üç hattatın önünde yazı yazarak bir çeşit sınava tabi tutularak yeterliliği ölçülür. Yeterli görüldüğünde hocası tarafından icazetnamesi verilerek ödüllendirilir. Hat sanatında yazı çeşitleri ise ;

  1. Kufi yazı
  2. Sülüs
  3. Nesih
  4. Muhakkak
  5. Rika
  6. Tevki
  7. Ta´lik

 

Haftaya başka bir sanat dalımızı anlatmak üzere?