Orhan DURMUŞ


KISSADAN HİSSE


 

? maddi geliri normalin altında bir ailenin çocuğu, Urfa merkezde askerlik vazifesini yapıyor o zamanlar askerlik 3 yıl, arkadaşları tarafından sevilen, komutanları tarafından sevilen ancak çok azar işiten bir genç. Urfa´nın kavurucu sıcağına alışkın değil çünkü o Erzurum´un sert kış iklimine alışkın birisi, herkes halinden şikayetçi olmasına rağmen o son derece metanetli ve dayanıklı. Dayanaklı olması fiziksel özelliklerinden de değil 1,60 boylarında sıska değil ama zayıf bir yapıda bir delikanlı. Halinden son derece memnun verilen görevleri hakkıyla yapmaya çalışan fakat sakarlıklarıyla da dalga konusu olmuş. Ateş talimi yapıldığı sırada sıranın ona gelmesini sabırsızlıkla bekliyor. İlk kez eline silah alacağının heyecanı kaplamış bedenini titriyor. Sıra ona geldiğinde kalabalık arasında kıkırdamalar, alaycı gülüşmeler duyuluyor. Komutanı ona ?Ali Rıza!´ diye seslenince atış alanına girerken ayağı takılıp yere kapaklanıyor. O anda sessiz duyulan gülüşmeler yerini kahkahaya bırakıyor. Ali kendini toparlayıp alıyor eline silahı üç el ateş ettikten sonra hedefte bir isabet bile olmadığını gören komutan kafasına vurup beceriksizliğini telafi için tekrar denemesini söylüyor. İkinci denemede de ıska.. üçüncü denemede ıska? komutanından dayak yiyen Ali bir şans daha istiyor. Bu gergin ortamda bile halinden razı tavırları arkadaşlarını şaşırtıyor. ?Komutanım bir atış daha yapmak istiyorum. Eğer ıskalarsam razıyım komutanım vereceğiniz her cezaya´ diyor. Komutanı kabul ediyor ve Ali üç el yaptığı atışın ikisini isabet ettiriyor. Ali´yi uzaktan izleyen Asteymen yanına çağırıyor. Tekmilini verdikten sonra ?Emredin Komutanım!´ ?Ali oğlum hemen revire git ve gözlerine bir baktır diyor. Astsubay´ın fark etmediğini Asteymen fark etmiş olmalı ki askerin gözlerinde problem olabileceğini düşünüyor. Derken Ali yapılan muayenede gözlerinin ileri derecede bozuk olduğunu orada öğreniyor. Askerde yaptığı sakarlıkların, atışlarda ki başarısızlığının sebebinin de bu olduğu anlaşılıyor. Ali çok suskun bir asker her duruma karşı metanetli morali yüksek bir asker. Vakit namazlarını aksatmadan kılan arkadaşlarının dalga geçmesine aldırmadan hepsine rıza gösteren bir kişi. O dönemlerde birçok hastalık askerlikte anlaşılıyor çünkü hem maddi anlamda hem de dönem koşulları itibariyle askeri hastaneler daha kapsamlı. Ali´ye kalın çerçeveli ve merceği büyük bir gözlük le memleketine uğurlanıyor Ali?

Askerden gelişini coşkuyla kutlayan ailesi artık evlatlarının evlendirmek istiyorlardı. Artvin Yusufeli ilçesinden yetim bir kızla dünya evine giren Ali mutlu bir şekilde hayatını tıpkı askerdeki gibi hayatın zorluklarına hep metanetli ve razı olarak hayatını idame ediyordu. Eşinin ailesinden kalan yerleri ekip biçiyor aynı zamanda Erzurum da eskicilik yapıyordu. Zaman tüm hızıyla ilerlemiş Ali çoluk çocuğa karışmış ve hatta torunları dahi olmuştu. Başından geçenleri ara ara torunlarına hikâye niyetine anlatırdı. Artık gözleri iyice bozulmuş aynı model bir gözlükle beyaz sakallı ton ton bir dedeydi Ali Rıza? maddi durumunun kötüye gidişini ve işlerinin bozulmasına razı olamamış köyün o zamanki ağasından borç istemek üzere yatsı namazını kıldıktan sonra gitmişti. El fenerini yanına almış gözlerinin az görmesi sebebiyle birde baston almıştı yanına karanlık yolda ilerlerken fenerin aydınlattığı yerlerin dışında başka bir yer göremiyordu. Karalık yol üzerinde ? Ali Rıza efendi sende cahilsin bende gel Allahtan iste.´ Diye bir sesle irkildi ve korktu. ?sende kimsin?´ dedi. Yüzünü karanlıkta seçemeyen Ali, sesinden de tanımamıştı konuşan kişiyi aşağı köylerden biri olsa gerek diye içinden geçiriyor içini rahatlatmaya çalışıyordu. ?Beni tanımazsın sen ama ben seni tanıyorum Ali Rıza Efendi? ?dedi. Korkudan ve şaşkınlıktan mantıklı cevaplar veremiyordu Ali ve başta söylediği sözleri tekrarladı adam ?sende cahilsin bende gel Allahtan iste. Razı ol rıza göster Ali Efendi?´dedi. Tamam diyerek geçiştirmiş hızlı adımlarla ilerlemiş uzaklaşmıştı adamdan, derin nefes alıyor sakinleşmeye çalışıyordu. Sonra içinden o adam benim bir şey isteyeceğimi nereden biliyordu. Cesaretini toplayarak geri dönüp adama yetişmeye çalışmıştı ama nafile adam ortalıkta yoktu. Eve geri geldi ve şükür namazı kıldıktan sonra şöyle dua etti.

?Allah´ım senden gelen iyi ya da kötü tüm nimetlere razıyım. Tüm nimetler sendendir. Sen her şeyi hakkıyla bilensin. Hastalıklardan, musibetlerde bin türlü senin hikmetin vardır. Bunu bilen buna rıza gösteren kullarından eyle. Olursa şaşırıp yoldan şaşarsam beni affet. Maddi güçlüklerden beni kurtar Allah´ım.  Senden başka ilah yoktur. Senden başka gidecek kapımda yoktur Allah´ım sen yardım et.? AMİN.  

Torunum işte böyle.. ondan sonra bir şekilde maddi sıkıntılarım bitti. Kendi yağımızda kimseye muhtaç olmadan yaşıyoruz. Demem o ki torunum; o gün ben ihlas ne demek onu öğrendim. Her şeyi yaratan Allah, sebepleri sonuçları da yaratan o değil mi? İşte bunlara tam bir imanla rıza göstermek razı olmak Allah´ında bizden razı olmasına sebep olacaktır.

Ali Rıza ya da Ali Razı Efendi Allah makamını Cennet eylesin?