Orhan DURMUŞ


Sanat ve Tasarım


Sanat, birçok şekilde tanımı yapılmıştır. Yüzyıllardır sanat nedir? Sorusuna yeni tanımlar aranır durur. Sanatın en genel anlamıyla ne olduğu tanım olarak bellidir. Ancak süreç içerisin de tanımında eklemeler çıkarmalar yapılarak aynı şeyi değişik şekilde ifade etmekten başka bir değişiklik olmamıştır. Sanatın en belirleyici tanımı ise duygu, düşünce, coşku, hayal´in çizgi, renk, biçim, ses, söz, ritim gibi unsurlarla güzel, özgün ve etkileyici ifade edilme biçimidir. Günümüz Türkçesinde sanat kelimesinin çağrışım gücünden yararlanılarak insanları etkileme sanatı, güzel konuşma sanatı, yaşama sanatı gibi kelime grupları oluşturulmuştur. Bu kelime gruplarında sanat kelimesinin yer alması aslında sanatın özelliklerine ilişkin bazı ipuçları da vermektedir: Bir iş, meslek ya da harekette, güzel ve etkileyici niteliklerin bulunması, onu sanata yaklaştıran unsurlar arasındadır. Bu, şu demektir: insan bir işi ne kadar yüceltebiliyor, ona ne kadar güzel, etkileyici ve özgün bir hava katabiliyorsa, sanat gerçeğine de o kadar yaklaşıyordur. Yani sanatın ayırıcı özelliği; günlük, basit, sıradan şeylerin üstünde olmasıdır. Sıradanlıktan uzak, bir işi hakkıyla ve özenle en güzele ulaşmak için yapılan her iş sanata yaklaşır.

Güzeli ararken de bir estetik kaygı ortaya çıkacaktır. ?Estetik?kelimesi yunanca ?aisthesis? kelimesinden gelir. Duyum, duygular, algı, duygu ile algılamak gibi anlamlar taşır. Bu kelimelerden çıkarılabilecek olan, estetiğin, duygusallığın sağladığı bilgilerin bilimi olmasıdır. Felsefenin içinde üç temel normatif vardır. Bunlar doğmatik temeli üzerine kurulmuş ahlak ve güzellik temeli üzerine kurulmuş estetiktir. Dolayısıyla estetik duygusal alanın bütün genişliğini değil, özellikle güzel olan kısmını inceler. Estetiğe bazıları ?Sanat felsefesi? demesine rağmen ?güzellik felsefesi? diyenler de çoktur. Dolayısıyla bugün estetiğin en temel kavram, güzelliktir. Güzellik, çağdan çağa, toplumdan topluma ve insandan insana, hatta insanın yaşına, mesleğine, içinde bulunduğu sosyal ve psikolojik duruma göre değişen bir değerdir. Zaten insan gerçek bir dünyada kendi koyduğu, yaygın kabul gören değerleriyle yaşar. Bilgilerimizi düzenleyen doğruluk değerleri, ahlâkımızı düzenleyen iyilik değerleri ekonomimizi ve pratik hayatımızı düzenleyen yararlılık değerleri ve estetik hayatımızı düzenleyen güzellik değerleri vardır. Bu değerleri ortaya koyan, bir şeyi iyi, güzel yapan insandır.

Sonuç olarak sanat, bir işi en güzele ulaşmak için estetik bir kaygıyla yapılan özgün ifade ediş biçimidir. Sanatta üretkenlik tasarım ile doğru orantılıdır. Herhangi bir fikrin güzel ifade edilmiş biçimi, bir anlamıyla tasarlanmış halidir. Bir duyguyu, düşünceyi, coşkuyu, çizgi, renk, biçim, ses, söz, ritim gibi unsurlarla güzel ifade edebilmek için belirli bir bilgi birikiminin yanında iyi bir gözlem, açık bir algı olması gerekir. Taktir edersiniz ki zihnimizde herhangi bir veri olmadan bir sonuç almak mümkün olmayacaktır. Dünya üzerinde yapılmış daha önce bir benzeri olmayan bir sanat eseri yoktur. Her çağda yapılan yeni bir tasarım daha önce yapılmış bir tasarımın gelişmiş versiyonudur. Tasarım çağın şartlarına teknolojik gelişmeleri ile paralel ilerler mesela; Metal, cam, alçı, çimento v.b. bulması ile birlikte heykel sanatında bir devrim olmuş bu gelişmelere ayak uyduran sanatçılar heykelde bulunan malzemeleri kullanarak tasarımlarını geliştirmişlerdir. Resim sanatı ise bu buluşlara resim sanatını uyduramadıklarından realist çizimlerden uzaklaşarak, sürrealizm, kübizm gibi akımlar oluşturarak çağın değişimine aykırı çizimler ile cevap vermişlerdir. Yani tasarım çağın gereklerine toplumsal değişimlere ayak uydurarak ilerlemektedir. Yapılmış var olan bir eserin üzerine konuşarak eleştirerek eksikleri fazlaları tartılarak bir sonraki yapılacak olan şey için daha kolay eklemeler yapılacaktır.

Bir tasarımcının tasarımını bir sanat eserine dönüştüre bilmesi bilincine daha çok veri yüklemesi ile gerçekleşecektir. Günlük yaşam içerisinde soluduğumuz hava, sosyal ilişkilerimizin ruhsal etkileri mevsim, doğadaki sesler ve renkler, kavgalar, savaşlar bedenimizde ve beynimizdeki etkilerin ürünüdür tasarım. Toplum, bu etkiler sonucu sanatçının üretkenliğine ?ilham? der. Sosyal yaşamın bu etkileri sonucu sanatçı ilham ile üretmeye başlar. Buraya kadar anlatmak ve ifade etmek istediğim sanat ve tasarım ilişkisine en güzel örnek Mimar Sinan olacaktır. Şöyle ki; Mimar Sinan, Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul´a getirildi. Yeteneği zekâsı ve mekteplerde öğrendikleri ile kendinden söz ettirmeyi başardı. Dönemin en yetkin mimarlarına çıraklık etti.  Ancak Sinan´ı Mimar yapan yeniçeri olması hasebiyle ordu ile beraber birçok sefere gidip değişik kültürler farklı mimari eserler görmesi, yani algısını beslemesi, Sinan´ın Mimari eserlerinde başarısına sebep olmuştur.

Tasarım algıda biriken bilgilerin harmanlanarak ifadeye dönüştürülmüş şeklidir. Sanat ise konuşmak gibidir. Güzel ifade ediş biçimidir, sunumdur. Mesela müzisyen tarafından güzel yorumlanan, icra edilen bir eser dinleyicisi karşısında adeta konuşan ezgilere dönüşür. Görsel ve işitsel alanlarda değil hayatın her alanında yapılan her iş ve oluşumda, yukarıda da izah etmeye çalıştığım gibi bir işi en güzel şekilde yapmaya çalışmak sanata bir adım daha yaklaşmaktır. Var olan güzellikler ve kaynaklarla üretmek, sanata dönüştürmekse bizim elimizde?