Orhan DURMUŞ


TEBRİZ EKOLÜ


 

Minyatür sanatı, mimari ve halı sanatı ile beraber ortaçağ Müslüman kültürünün önemli dallarından biri olmuş ve dönemin en çok rağbet gören sanatları içerisinde yer almıştır. Fakat minyatür sanatı, mimari ve halı gibi göz önünde olmamıştır. Mimari ve halı sanatı halkla iç- içe olmasından dolayı, halk tarafından büyük ilgi görmüştür. Mimari her zaman ve her yerde görülmekte ve dikkati çekmektedir. Halı sanatı da eskiden beri kütlesel bir karakter taşımış, insanların yaşamında her zaman yer almıştır. Minyatür sanatı ise çok seçkin kişiler için özel olarak yapılan ve sadece onların görebildiği bir sanat olmuştur.  Işık ve nem gibi etkilere maruz kaldığında çok çabuk bozulabilen bir yapıya sahip olduğundan dolayı minyatür, çok fazla ortaya çıkarılamıyor, kopyası bile çok fazla zaman ve ustalık gerektirdiğinden, halı desenlerinde olduğu gibi kolayca kopya yapılamıyordu. Hatta günümüzde bile bu ve buna benzer eserler bu nedenden dolayı ender sergilenmektedir. Minyatür sanatının icra edilmesi için sanat merkezlerinin kurulması çok fazla imkan istiyordu. 300 yıl boyunca (14-16.yy.) kurulmuş böyle sanat merkezlerinin sayısı çok azdır. Bunlar: İlhaniler ve Celayirler döneminde Tebriz´de, Şahruh ve Sultan Hüseyin Baykara zamanında Herat´ta,  İskender Sultan´ın zamanında Şiraz´da (sadece dört sene mevcut olmuştur) ve Yakup Bey ile ilk iki Safevi Şahları döneminde Tebriz´de kurulmuş sanat merkezleridir.

Minyatür sanatının icrası ile beraber, geçmiş tarihlerdeki minyatürlerle ilgili bilgi sahibi olma konusunda da zorluklar vardır. Bugün elimize ulaşan çalışmaların parçalarının eksik olması ve elde olan parçaların da bazı deneyimsiz ustalar tarafından restore edilmeye çalışılırken bozulmaları, tarihte bazı sanat merkezlerinin yağmalandığı zamanlarda bu eserlerin farklı şekilde kullanılmaları, albümlere yapıştırılması, kesilmesi gibi nedenlerden dolayı bu eserlerin incelenmesinde çok büyük zorluklar vardır. 14. yy. Tebriz minyatür ekolünün en önemli örnekleri, böylece bize eksik, yıpranmış parçalar halinde gelmiştir.

Bunlar 14. yüzyılın başlarına ait ?Camiu´tTevârih? eserinin el yazma nüshası, 1330-1340 yılları arasında yazılmış büyük Tebriz ?Şahname?sinin sayfaları, istanbul Topkapı Sarayı Kütüphanesi ve Berlin albümlerindeki ?Şahname?, ?Meracname? ve ?Kalile ve Dimne elyazmalarından minyatürler, Nizami´nin ?Hamse?sinin Washington´daki parçaları ve Sultan Ahmet´in ?Divan?ının elyazmasının yarım kalmış minyatür takımıdır.

Tebriz Okulu (1502-1548)

Tebriz minyatür okulu 1514´de Akkoyunlu Türkmenleri minyatür üslubunun kuvvetli etkisinde kalmıştır. 1514´den sonra Safevi Tebriz minyatür sanatında yeni bir aşama görülür. Bunda, Şah İsmail´in 1510´da Horasan ve Herat´ı fethedişi ve ünlü ressam Behzad´ı ve diğer sanatkarları Tebriz´e getirişinin büyük payı olmuştur. Bu dönemden Heratlı sanatçılar tarafından resimlendirilmiş eserler günümüze gelmiştir. ?Safevi resminin en karakteristik özelliği, yüzyılın sonlarına kadar devam eden ve devrinin modasını aksettiren sarıklardaki "tac-ı haydari" denilen uzun kırmızı serpuşlardır.» Tebriz minyatür üslubun da zengin renk skalası, aşırı yüzey süslemeciliği, kalabalık ve gösterişli kompozisyonları, son derece itinalı işçiliğiyle dikkati çeker. Tebriz Okulu´ndan Örnekler: - Firdevsi´nin Şahname´si -  Nizami´nin Hamse´si

Çok ilginçtir ki, bilim alemi tarafından bilinen ilk kitap minyatürleri Orta Doğu´da Azerbaycan şehirleri olan Hoy, Marağa ve Tebriz´de yapılmıştır. Bu kitap minyatürlerinin ilk örnekleri, İstanbul Topkapı Sarayı Müzesi´nde bulunan 13. yüzyıla ait ?Varka ve Gülşah? daki minyatürler, Hoy şehrinden olan Abdulmümin Muhammed el- Hoyi tarafından yapılmıştır. 1290 yılında Alaaddin Cevahiri´nin ?Moğol Tarihi? adlı eserine, 1291 yılında ?Menafi´ul -Hayevan? eserine yapılmış minyatürler, 1308-1314 yıllarında Reşideddin´in ?Cami´ut- Tevârih? eserine yapılmış minyatürler vs. de bu sıradandır. Bunların hepsi 13.-14. yy. Tebriz ekolüne ait eserlerdir. Tebriz ekolü, Orta Doğu´da ortaya çıkmış ilk ekollerdendir. Bu, o dönemde Tebriz ve Marağa şehirlerinin çok gelişmiş olmasıyla da alakalıdır. Bu şehirler, ilhaniler Devletinin başkenti olmuş ve çok önemli kültür merkezleri haline dönüşmüşlerdir. O dönemde Marağa Rasathanesi´nde bilimsel risaleler yazılmış, yıldız haritaları çizilmiş, astronomi cetvelleri hazırlanmıştır. 14. yüzyılın başlarında Tebriz´in etrafında Şembe Gazani, Urbi Reşidettin gibi bilimsel çalışmaların yapıldığı Akademi şehircikleri oluşmuştur. Bu bilimsel merkezler o dönemin çok önemli merkezleri olmuştur. Buralarda binlerce öğrenci eğitim görmüştür. Tebriz minyatürlerinin ilk örnekleri de burada ortaya çıkmıştır. ilk defa burada Batı ve Doğu gelenekleri bir araya gelmiştir. Tebriz´e Doğu´dan ilhaniler tarafından getirilmiş Uygur ressamları beraberlerinde Uzak Doğu resim geleneklerini getirmiş, Batı´dan ise Bağdat ekolüne ait Arap- Mezopotamya resim gelenekleri gelmiş, böylece Doğu ve Batı gelenekleri Tebriz ressamlarınca birleştirilmiştir.