Orhan DURMUŞ


UMUT FAKİRİN EKMEĞİ


 

Umut ne güzel bir kelime?

Bu değim bir çoğumuzun hayatına uyguladığı bir rahatlama bicimi. Sahip olamadıklarımız için hayal kurmamızı öneren hayalimizin bir gün gerçekleşe bilme ihtimaline duyulan mutluluk anlamında kullanılır. Fakir dediysek maddi anlamda olmasına gerek yok, fikri fakirler, zihni fakirler de var tabi bütün anlamlarda bu değim başlı başına bir terapi?

Umut edin, ümit edin asla ümitsizliğe kapılmayın bu söz size teselli gibi gelmesin umudunu yitirmişler teselli edilir. Normal yaşamımızdan bazı kavramları çıkardığımız zaman ne kadar dayanılmaz tahammül edilmez bir hal alıyor hayat. Umut, ümit, kader bu kelimeler can kurtaran misali hayatımızda olması buna inanmamız ve bağlanmamız ne kadar güzel. O kadar farlı hayatlar o kadar zorlu yaşamlar var ki bunları düşününce akla gelen şükretmek sadece. Geçenlerde karşılaştığım bir olayı sizinle paylaşmak isterim;

Bir kafede oturuyorum. Kendi dünyamda düşüncelere dalmışım. Günün yorgunluğunu, derdini kederini arkadaşlarımla bir bardak çay eşliğinde atmaya çalışıyorum. Derin bir düşünceye daldım. Arkadaşlarımın kendi aralarında konuşmalarını dinlerken yavaş yavaş anlaşılır olan cümleler uğultuya dönüşmeye başladı. Dinler gibi davranıp anlaşılmaz uğultular içinde kendimi dinlemeye başladım. Kafede oturanlara baktım. Kendi düşüncelerim yetmiyor gibi oturanlarında düşüncelerinin olduğunu onlarında binlerce düşünce karmaşası yaşadıklarını düşündüm. Yan masaya odaklanırken onların konuşmaları netleşiyordu odaklanmamı değiştirdim diğer masaya oradaki sesleri odaklamaya çalıştığımı fark ettim. Sonra tekrar kendi düşünde denizime daldım. Arkadaşımın beni uyarmasıyla kendime geldim ve onları duyar hale geldim. Bu anlattıklarım belki beş dakikalık bir düşünce yoğunluğuydu ama kendime hâkim olamayarak tekrar daldım kendi iç sesim o kadar gürültülüydü ki kendi sesimden başka bir ses kalmamıştı artık. Galiba deliriyorum demeye başladım kendimce uyku halimi bayılma halimi bilinç kaybımı anlamadım. Kendi dertlerim ağır gelmişti galiba ama sorsanız sanki ne derdim var! Sonra kafeden içeriye bir kadın girdi. Çok telaşlı ve tedirgin bir hali vardı. Onun ruh halini anladım sanki bu kadının bir yardıma ihtiyacı var galiba dedim içimden. Kadının bütün tavırları konuşuyordu. Sıkıntısının büyük olduğu çok belliydi. Telaşlı ve tedirgin bir şekilde masalara bakıyor masadakilerin kimlik analizini yapıyor gibiydi. Anladım ki şu an onun dünyasında da kimse umurunda değil ve kendi iç sesinden başka konuştuğu kimse yok gibiydi. Garson kadının bu halinden ve galiba tanıdığından ?abla bugün gelmedi´ dedi. ?buraya gelirse bana haber ver olur mu?´ dedi. O an evet dedim bu kadın bu kadar telaşlı olmasının önemli bir sebebi olmalı dedim. Kadın karşıda bulunan diğer kafelere hızlı adımlarla ilerlerken merakıma yenik düşüp garsona kadın kimi arıyor diye sordum. Cevap vermeden önce kendi düşüncem kesin kocası onu aldatıyor ve ona baskın yapmaya çalışıyor şeklinde düşündüm. Garson cevabını verince daha çok üzüldüm. Aradığı kızıymış her gün yanlış insanlarla dolaşıyor annesine haber vermeden evden kaçıyormuş. Doğruya başka hangi sebep bir insanın yüz ifadesini konuşur hale getirebilir. Tabi ki EVLAT?

Yukarıda anlattığım olayı daha fazla dramatize etmek istemem ama bu olayla ben kendime geldim ve bazı dertlerin bazı durumlarda şükür sebebi olduğunu tekrar anladım. Kendimi toparladım o kadın için dua edip kendi hayatım için şükür ettim. O kadın için umut ne şekilde ekmek olur bilemem ama umut biz fakirlerin ekmeği  gerçekten? umut edin? saygılarımla