Orhan DURMUŞ


YAZ! ?VATAN BİR BÜTÜNDÜR BÖLÜNEMEZ?


?Erzurum Kongresi, Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından Ermenilerin Doğu Anadolu bölgesinde katliamlarına karşı kurulmuştur. Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti´nin kuruluş amacı da Ermeni faaliyetlerine karşı koymak olmuştur. Bu cemiyet, Damat Ferit Paşa´nın Doğu´nun Ermenilere verilmesi konusunda yumuşak ve teslimiyetçi tutumu karşısında orta çıkmıştır. Bu cemiyet, Ermeniler tarafından eziyet edilen Doğudaki illerin Müslüman halkının haklarını korumak için İstanbul´da kurulmuştur.

3 Mart 1918´de Rusya ile imzalanmış olan BrestLitowsk Antlaşması ile Doğu Anadolu bir bütün olarak Osmanlı Devleti´ne bırakılmıştır. Ama İtilaf Devletleri bu antlaşmayı tanımıyorlardı. 30 Ekim 1918´de İtilaf Devletleri ile imzalanmış Mondros Ateşkes Antlaşması´nda, İtilaf Devletleri Doğu Anadolu illeri için ?Ermenistan Vilayetleri? ifadesini kullanmışlardır.

Yani anlaşıldığı üzere İtilaf Devletleri, Doğu Anadolu bölgesinde bir Ermenistan Devleti´nin kurulmasını hedeflemişlerdir. 18 Ocak 1919´da Paris Barış Konferansı toplanmıştır. Bu konferansta İtilaf Devletleri daha önceden hedefledikleri Ermenistan Devleti´ni açıkça belirtmişler ve bu devletin kuruluş kararını almışlardır.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda da Ermeni eşkıyalar ve çeteler cesur bir biçimde Türk köylerine saldırmaya ve Türk halkını katletmeye başlamışlardır. Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından düzenlenen Erzurum Kongresi´nin de amacı bu Ermeni saldırılarına engel olacak ve Doğu Anadolu´yu Türk yurdu olarak kalmasını sağlayacak kararlar almaktır.  Aynı zamanda da Karadeniz bölgesindeki Rum ayaklanmalarıyla uğraşmaya çalışan Trabzon Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de bu kongreye delege yollamıştır.

Kongreye katılmak için Amasya´dan yola çıkan Mustafa Kemal Paşa İstanbul´daki hükümet tarafından acilen İstanbul´a geri dönmesi için telgraflar almaktaydı. Fakat Mustafa Kemal Paşa bu telgraflara aldırmayarak Erzurum Kongresi´ne doğru gitmeye devam etmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa´ya gelen emirlere uymadığı için müfettişlik görevinden alındığını bildiren bir telgraf gönderilmiştir.

Aldığı ve alması gereken kararları son bir kez düşünen Mustafa Kemal Paşa, 7-8 Temmuz 1919 gecesi Harbiye nezaretine ve Padişaha çektiği telgraflarla askerlik görevinden istifa ettiğini İstanbul Hükümeti´ne bildirmiştir. Böylece Mustafa Kemal Paşa, bu istifasından sonra askeri ve mülki yetkilerinden tamamıyla arınmıştır. Bundan böyle de faaliyetlerine herhangi bir gücün altında kalmadan özgür bir birey olarak devam etmiştir.

Tüm bu olanların üzerine Mustafa Kemal Paşa ilk ve belki de en önemli desteği, merkezi Doğu Anadolu´da olan XV. Kolordu Komutanı Kazım Karabekir Paşa´dan gelmiştir. ?Ben ve Kolordum, hepimiz emrinizdeyiz Paşam!? diyerek Kazım Karabekir büyük bir manevi destek sağlamıştır. Bu olayların sonucu olarak da Mustafa Kemal Paşa, Erzurum Kongresi´ne askeri bir kişi olarak değil, tamamıyla sivil bir kişi olarak katılmıştır. Bu da onun bu yolculukta hedefine ne kadar kararlı bir biçimde bağlı olduğunu ve bu yolda birçok şeyden vazgeçebileceğinin en büyük kanıtları arasındadır. ?

Bir milletin tarih sayfasına yeni bir destan yazması ve işte bu amaç ve nedenlerle başlamıştır. Erzurum ve Sivas ta yapılan kongrede Atatürk ve yol arkadaşları milli mücadelenin ateşini yakmış. Ermeni çetelerinin katliamından bıkan halk bu onurlu mücadeleye sahip çıkmıştır. Bin yıldır varlığını sürdüren ve gelecek bin yılda burada olacak olan bizler ?Türkler? işte bu bilinç ve şuurla destanlar yazmaya devam edecek bir millettir. Bizlerde bu şanlı milletin evlatları olarak ?Su uyur düşman uyumaz? bilinciyle hareket etmeli milli mücadele dönemlerinde alınan kararların neden, nasıl ve hangi şartlarda altında alındığını nesilden nesile aktarmalı, bu bilinci aşılamalıyız. Memleketimiz Erzurum için daha büyük bir anlam ifade eden 23 Temmuz 1919 Erzurum Kongresi milli mücadelenin kalesi niteliği taşıdığından onur ve şeref abidesi niteliğindedir. Bu sebeple önce her DADAŞ sonra Tüm ülke bu bilince sahip çıkmalı ve savunmalıdır.

Erzurum, Ermeni katliamını yaşamış yakın tarihte hala yaşayan canlı tanıkları olan bir memlekettir. Bugün bir evin kapısı çalınca ve ailenizden bu olayları yaşayan var mı? Diye sorulsa Ermenilerin yaptıkları zalimliklerden bir hikaye işitirsiniz. Maalesef tarih tekerrür etmeye başlamış sözde Ermeni katliamı yaptığımızı ifade eden tarihçi, yazar ve sözüm ona akil adamlar türemeye başlamıştır. Ancak unutulmamalıdır ki her suç itirafa gebedir. Tarihi şanlı şerefli vakalarla dolu olan bir millet olarak biz bütün bu oyunları bozmaya hazırız. Defalarca bir komisyon oluşturulmasını tarafsız oluşturulacak komisyonlar tarafından bütün bilgi ve belgelerin toplanarak katliamın kim tarafından yapıldığını ispatlanması teklifi yapılmış olsa da buna bu iftiracı köpekler yanaşmamışlardır.

Masum insanları katlederek inancın ve fikirlerin de katlettiklerini sanan akıl fukaraları hala vardır. Katliamlarına da bugün olmuş devam etmektedirler. Yaptıkları bütün acımasızlıklara barış, demokrasi kulpunu takarak yaptıklarını aklamaya çalışmaktadırlar.

Ben ve bütün hemşerilerim Ermenilerin yaptığı bu katliamların hikayeleri ile büyüdük dadaşların vatan severliği işte buradan gelir. Bizlere yapılanları unutmadık unutturmayacağız.

İşte bu duygu ve düşüncelerle, vatanın dört bir yanı hainlerle çevrilmiş, parsel parsel dış güçler tarafından paylaşılmaya başladığı dönemde, milli bir uyanış hareketini başlatan, milli mücadele ateşini yakan başta M. Kemal Atatürk olmak üzere dava arkadaşlarını ve bu yolda şehadet şerbetini içen kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle anıyorum. 1919 yılında yakılan bu milli ateşin bekçisi olduğumu ifade ederek Erzurum Kongresinin yıl dönümünü en içten dileklerimle kutluyorum.