Rivayet olunur ki 16. Yüzyılın başlarında Ahi Pirlerinden Pir Ali Baba gece bir rüya görür. Gördüğü rüyayı devrin ileri gelenlerine sabah namazında anlatır.
EFSANEYE GÖRE RÜYA ŞÖYLEDİR.
“Palandöken Dağı kopmuş şehrin üzerine gelmiş ve düşmeyi beklemektedir.
Dönemin âlimleri bu rüyanın hayra alamet olmadığını ifade ederler. Bu afetin def olması için Kuran-ı Kerim okuyarak hatmetmeye karar verirler.
Günler geçer Pir Ali Baba dağın hala şehir üzerinde olduğunu ve tehlikenin devam ettiğini rüyasında görmektedir.
Aradan bir zaman daha geçer ve hatimlerin sayısı 1001 olduğu gece aynı rüyayı bir kez daha görür.
Rüyasında dağ gerisin geriye giderek eski yerine oturmuştur..
Sabah namazında durumu açıkladığında cemaat derin nefes alır ve şehrin kurtulduğuna kanaat getirirler”.
Pir Ali Baba bu olaydan sonra her yıl bin hatim okunmasını vakfiyesine yazar. Yaklaşık 500 yıldır devam eden bu gelenek Erzurumun işgal yıllarında devam edemez. Tabi Pir Ali Baba bu işin devamı için değirmenler, tarlalar, hamam ve han vakfeder. Fakat 18. Yüzyıldan itibaren vakıf mallarının bir şekilde yok edilişi gerçekleşir. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Ayazpaşa Camiinde okunarak 1001 Hatim geleneği günümüze kadar gelir.
Pir Ali Babanın yaşadığı dönemde Erzurum şehir özelliğini kaybetmiş küçük bir köy nüfusuna(yaklaşık 500 kişi) sahiptir. Dolayısıyla bu kadar çok hatim okuyacak kimse yoktur. Yine o dönem Ulu cami ve birkaç mescitten başka camide şehirde bulunmamaktadır.
Kanuni Sultan Süleyman 1534 yılında Irakeyn seferinde Erzurum’a geldiğinde şehrin harap olduğunu görür ve kurulması gereken Beylerbeyi merkezini kısa süreliğine Bayburtta oluşturur.
Sonraki asırlarda Erzurum İranlıların işgallerine uğrar.
Özellikle 1828-1829 yılında şehir Ruslar tarafından işgal edilir. Erzurum kütüphaneleri Ruslar tarafından yağma edilir.
1859 depreminde şehir harap olur çok sayıda insan ölür. 60’tan fazla cami ve medrese binası yıkılır.
1877-1878 tarihinde Erzurum ikinci defa Ruslar tarafından işgal edilir. Erzurum insanı muhacir olur. Ne acılar çeker ne acılar.
1901-1912 yıllarında yine depremle sarsılır. 1916 yılında Erzurum tarihinin en acılı yıllarını yaşar. Ruslar üçüncü defa şehri işgal etmişlerdir. Ruslar gidince şehir Ermeni işgaline uğrar.
Kayıtlara göre o tarihlerde günde şehirde tifo, tifüs, kolera ve açlıktan yüzlerce insan ölür. Ölüler toprağa defnedilemez. Açık alanlara atılır ve iki yıl boyunca Kurtlar ve köpekler insan eti yiyerek hayatlarını sürdürür.
İşgal yıllarında Binbir Hatim geleneği artık durmuştur. İkinci defa dönemin Erzurum Milletvekili Muhürdarzade Asım Efendi ve Müftü Solakzade Cumhurbaşkanına müracaat ederek ikinci defa Binbir hatimlerin başlamasını isterler. Bu istek kabul edilir ve günümüze kadar okunarak gelir.
2025 yılında Dadaşlar göz nuru dökerek binlerce Hatim okudu. “Umarım okunan bu hatimler yüzü suyu hürmetine insanımız edepli, ahlaklı, töreli, saygılı bir hayat yaşar. Hırsızlıklar son bulur, çürüme yerini yükselişe bırakır.
Erzurum yeniden maddi ve manevi kalkınmanın merkezi olur. Toplum bilimle, hikmetle, sevgiyle ve adaletle donanır.”