Gürbulak gümrük kapısından İran gümrüğüne girdik. Türkiye tarafı oldukça rahat olmasına karşılık; İran gümrüğü de o kadar karışık, düzensiz. Pasaport işlemlerinin yapıldığı yer ana baba günü. Sıra yok, itişme, kalkışmalar birbirini takip ediyor. Bu bizi epey üzdü. Saatlerce gümrük de bekledik. Oradan oraya gittik geldik. Nihayet işlemler bitip gümrük sahasından ayrıldık. Önümüzde Bazargan şehri duruyor. Hızla şehri geçiyoruz.
Sarp dağların arasında vadi içinde yer alan ve nüfusunun tamamı Türk olan Mako’ya vardığımızda bizim için en farklı tarafı mimarisi oluyor. Ateş tuğlalarından yapılmış binalar farklılık arz ediyor. Canlı ve işlek caddeleri var. Mako Tipik Anadolu şehirlerinden biri. Bizden birileri yaşıyor.
Akşam oluyor, güneş artık yok. Yollar temiz ve asfaltlı. İlerliyoruz. Yol kenarlarında karpuz, kavun satan esnaflar var. Birinin önünde duruyoruz. Adları hiç yabancımız değil. Ümit, Mahmut, Haydar. Tanışıp anlaşıyoruz. Azeri misiniz diye sorduğumuzda aldığımız cevap hayır biz Türk’üz oluyor.
Ay ışığı her yeri aydınlatmış. Erdal Bey getirdiği zeytin yağlı dolmaları sofraya koyuyor. Lavaş ekmekle bir hoş oluyor. Kırda açık havada ve İran içlerinde yemek bir başka tatlı oluyor. Karpuzu Ümit kesiyor ve afiyetle yiyiyoruz. Gençlerin şiveleri Erzurum yöresi ne çok benziyor. Rahmetli Naim Hocayı hatırlıyorum. Konuşmaları bu gençlere ne kadar benziyor. Tekrar yola koyuluyoruz. Uzaktan Tebriz’in ışıkları görülüyor. Işıklar semaya yönelmiş. Şehri uzaktan seyrediyoruz.
Tebriz’e girdiğimiz saat 23.30 civarı olmasına karşılık; parklar, bahçeler dolu, trafik sürekli. Hâlbuki Erzurum’da bu saatlerde sokaklar bomboş. Ağır ağır Tebriz oteline gidip yerimizi ayarlayıp derin bir uykuya geçiyoruz.
TEBRİZ’DE GEZİNTİ:
Sabah saat 6, yerel saat 7.30 kalkıp kahvaltıya iniyoruz. Açık büfe. Kahvaltı yapıp dışarı çıkıyoruz. Hemen bir taksi çağırıp bizi gezdirmesini istiyoruz. Ragıp adındaki şoförümüz anlayacağımız bir Türkçeyle bizi Ünlü Türk Ozanı Şehriyarın mezarına götürüyor. Anıtın önü park. Biz hoş bir sürprizle karşılaşıyoruz. Bir Türk ozanı bahçede yanık sesiyle Haydar Baba’dan türkü söylüyor. Hemen kendimizi tanıtıp ozandan istek istiyoruz. Şair yanık sesiyle bize Haydar Baba’dan bir türkü daha söylüyor. Efkârlanıyoruz. İzin isteyip Şehriyarın kabrine gidiyoruz. Ayrı bir tarzda inşa edilmiş. Müze görünümlü. Şehriyarın resmine bakınca Necip Fazıl Kısakürek’i hatırlıyoruz. Benzerlik çok fazla.
ÜNLÜ OZAN ŞEHRİYARI HATIRLAMAK:
Biz de Şehriyarın şu Türküsü nü bilenimiz çoktur. “Şehriyarın şeherinden”, “Ayyıldızlı Hecerinden” “ Köroğlu’nun diyarından” “Size selam size, selam getirmişem men”. Şiirini hatırlayıp anıt mezardan ayrılıyoruz.
Doğru Tebriz kapalı çarşısına gidiyoruz. İstanbul Mahmut Paşa kapalı çarşısının bir benzeri. Bir kilometre kare büyüklüğünde devasa bir yer. Ticaret çok canlı. Halı buranın en önemli gelir kapısı. Altınları 18 ayar. Gümüş işlemeleri zengin. 3 saat gezip bitiremiyoruz. Fakat zaman sınırlı. Bir taksi durduruyoruz. Şoförün adı: Eyüp. Bizi hoş karşılıyor. Şehri gezdirmesini istiyoruz. Gayet güzel anlaşıyoruz. Camilerin önünden geçerken Eyüp hemen “Allahu Eçber” diyor. Yani Burası cami diye hatırlatıyor.
Önce müze önünden geçip Tebriz’in en büyük parkının olduğu yere gidiyoruz. Bir tepe ağaçlık. Masalar ve oturma yerleri çok güzel hazırlanmış. Aşağıda bir göl var. Gölün ortasında eski belediye sarayı duruyor. Bir masa bulup oturuyoruz. Taze kavundan hemen bir meşrubat yaptırıp içiyoruz. İçimiz rahatlıyor. Eyüp konuşkan biri söz arasında İran-Irak savaşına getirip “Taassup cenge sebep oldu şimdide Irakla dostuz” deyiveriyor.
ABD’nin “büyük şeytan” olduğu vazgeçilmez bir kavram. Park güzel ama vakit yok ayrılıyoruz.
Tebriz’ de gezerken ilginç bilgilerde öğreniyoruz. Havası Erzurum’un havasıyla aynı fakat suyu Erzurum’daki sular gibi soğuk fakat tadları Erzurum’daki sulardan serttir. Evet, Tebriz’de mukayeseler hep Erzurum’la yapılırmış geçmişte bugünde bunun izleri devam ediyor.
DÜNYADA İSTANBULDAN SONRA EN ÇOK TÜRK’ÜN YAŞADIĞI ŞEHİR:
Tebriz altı milyon nüfusuyla; Dünyada, İstanbul’dan sonra Türk’ün en çok yaşadığı şehir. Bu özelliğiyle tüm dikkatleri üzerinde topluyor. Sanayileşmekte olan kentte yeraltı treni yapımı hızla devam ediyor. İlginç olan şey yol kenarlarında su kanalları var. Şehir temiz mi temiz.
DEVAM EDECEK