Ömer KOZ


Kütüphaneleri Zihnine İşleyen Hazine: “İsmail Saib Sencer”

Kütüphaneleri Zihnine İşleyen Hazine: “İsmail Saib Sencer”


Arapça ve Farsça’dan başka Fransızca ve Almanca bilen, bir ölçüde Grekçe ve Latince’yi de anlayan İsmail Saib, bunun yanında on binlerce kitabı tanıyan çok geniş bir hâfızaya sahip olması dolayısıyla çağdaşları olan yerli ve yabancı bilginlerce “ayaklı kütüphane”, “fihrist-i ulûm”, “canlı bibliyografya” ve “çağının Câhiz’i” gibi sıfatlara lâyık görülmüştür. Ayrıca eski müelliflerin yazılarını tanımada, yazmaların bozuk bölümlerini bile kolayca okumada, gördüğü bir yazıdan metnin hangi yüzyıla ve hangi hattata ait olduğunu tahmin etmede üstün bir kabiliyeti vardı. Melâmîmeşrep, sakin tabiatlı, nazik bir insan olan İsmail Saib kendisine başvuran kişilerden bilgisini esirgemezdi.

 

 

31 Ocak 1873’te Erzurum’da doğdu. Babası Erzurumlu Hacı Kurbanzâde Binbaşı Mehmed Şevki Bey’dir. Küçük yaşta İstanbul’a gitti, burada Esekapısı İbrâhim Paşa İbtidâî Mektebi’ni ve Koca Mustafa Paşa Askerî Rüşdiyesi’ni bitirdi (1887). Fâtih dersiâmı Arapkirli Abbas Şükrü Efendi ile Süleymaniye dersiâmı Ferhad Efendi’den dinî ilimlerde icâzetnâme aldı. Tıbb-ı atîk, müfredât-ı tıb, teşrîh ve biyoloji gibi ilimlerle de meşgul oldu. Ayrıca eczacılık ve hukuk mekteplerinde bazı derslere dinleyici olarak katıldı. Maarif Nezâreti’nin açmış olduğu imtihanı kazanarak Beyazıt Umumi Kütüphanesi’nde ikinci hâfız-ı kütüblüğe tayin edildi (15 Eylül 1897). Bu arada medreseyi de bitiren İsmail Saib Efendi, Beyazıt dersiâmlığı unvanını aldı (24 Mayıs 1902) ve 1903 Mart’ından itibaren Beyazıt Camii’nde ders vermeye başladı.

 

 

Hayatı boyunca Türk-İslâm kültürünü tanıtmak için gayret sarf eden İsmail Saib’in kendi döneminde Doğu’da ve Batı’da yazılan ilâhiyat, edebiyat, tarih, felsefe, riyâziye ve tıp tarihiyle ilgili bazı eserlerin vücuda gelmesinde doğrudan veya dolaylı olarak yardımları olmuştur. Değişik ülkelerden şarkiyatçılar ve Müslüman âlimler kendisini sık sık ziyaret edip bilgisine başvururlardı. Mehmet Ali Ayni, Abdülaziz Mecdi Tolun, Şerefettin Yaltkaya, Kilisli Rifat Bilge, M. Fuad Köprülü, Osman Nuri Ergin, Mehmed Âkif Ersoy, Yahya Kemal Beyatlı, Hasan Basri Çantay, İbnülemin Mahmud Kemal, İsmail Hami Danişmend, Muallim Cevdet İnançalp, İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Abdülbaki Gölpınarlı, Ahmet Süheyl Ünver, Oscar Rescher, Louis Massignon ve Hellmut Ritter gibi ilim ve edebiyat adamları İsmail Saib Efendi’den büyük ölçüde istifade etmişlerdir. 

 

 

İsmail Saib’in eser vermemesi konusunda çeşitli yorumlar ve eleştiriler yapılmıştır. Bazıları onun mâlûmatfüruşluk yaptığını, aslında “ayaklı kütüphane” tipi âlimler devrinin kapandığını öne sürerken ölümünden sonra hakkında iki makale yazan Oskar Rescher, İslâm bilimi alanındaki tümelci yaklaşımına dikkat çekerek Câhiz tarzındaki bu çok yönlülüğünün onu ilim uğruna çalışanlar için eşsiz bir cazibe merkezi haline getirdiğini, ancak bu özelliğinin kendisinde eser yazdırmayan bir kuvvet dağılmasına da sebep teşkil ettiğini belirtmiştir. Ayrıca bu tavrın bir yaşama tarzı olarak benimsediği sûfî anlayışından kaynaklandığını, bilgisini ortaya koyarak bir ad yapma isteğinin bulunmadığını ifade etmiştir. Abdülbaki Gölpınarlı da tarikat bakımından Mevlevî, meşrep itibariyle Melâmî-Hamzavî olduğunu ve devrin Hamzavî kutbu Seyyid Abdülkādir-i Belhî’ye bağlı bulunduğunu söyler.

Büyük bilgin, 1940 yılında Hakk'ın rahmetine kavuşmuştur. 

 

(Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi )